Bir tür virüsün (influenza virüsü), solunum yollarına yerleşip, burada çoğalarak neden olduğu, hastanın hapşırması ya da öksürmesi sonucu başkalarına geçen, bulaşıcı bir hastalıktır. Virüs, vücuda girdikten 1-2 gün sonra hastalığın belirtileri görülmeye başlar. Yerleştiği yerde çoğalmaya başlar. Daha sonra başka yerlere de yayılır ve bütün vücudu etkiler.
Her sene bir çok insanın ölümüne bile yol açabilen ciddi bir hastalıktır. Yılın 1-2 ayı mutlaka grip salgını ortaya çıkar. Her yüz kişiden en az 10’u bu hastalığa yakalanmaktadır. Sağlıklı kişilerde, 10 gün içinde hastalık iyileşir; fakat bağışıklık sistemi zayıf ya da hasta olanlarda çok tehlikelidir.
Çok kolay ve hızlı bulaşan bir enfeksiyondur. Kişi hapşırdığında ya da öksürdüğünde virüs su damlacıkları halinde havada yayılır. Aynı ortamda bulunan kişilerin bu havayı solumasıyla virüs burundan solunum yollarına girer ve buraya yerleşir. Böylece sağlıklı kişi de bu enfeksiyonla tanışmış olur. Bu virüsün az bir miktarı bile gribe yol açabilir. Vücuda girdikten sonra ortalama 2 gün kuluçka süresi vardır. Bu süre kısa olduğundan çok çabuk yayılır.
Bu influenza virüsünün A ve B tipleri grip yapan çeşitleridir. Fakat şöyle bir durum vardır; bu virüs çoğalmaya başladığında, yapısında bulunan proteinler değişim göstermektedir. Aşılar da bu proteinlere göre yapıldığından, bu proteinlerin sürekli bir değişim göstermesi, hem grip aşısının koruyuculuğunu azaltmakta, hem de vücudun uzun süreli bağışıklık oluşturmasını engellemektedir.
İşte bu yüzden grip salgınları da ortaya çıkar. Yapısı değişen virüslere karşı bağışıklığın çok az olması hastalığın çok ciddi sağlık sorunlarına yol açmasına neden olmaktadır.
Hücre ilk defa 1665 yılında
Robert Hooke tarafından keşfedilmiştir. Robert Hooke şişe mantarından aldığı
kesiti mikroskopta incelemiş ve oda şeklinde yapılar görmüştür.Gördüğü bu
yapılara ‘‘Hücre’’adını vermiştir.
Yaklaşık iki yüzyıl sonra Brawn (1831)
bitki hücrelerinde çekirdeği buldu. Purkinje, Schwann ve Mohl gibi
araştırmacılar hücre içindeki canlı yapıya ‘‘Plazma’’adını verdiler. Daha sonra hücreyi dış ortamdan
ayıran bir zarın olduğu bulundu. Böylece yavaş yavaş canlıların hücrelerden
yapıldığı fikri yayılmaya başladı.
Bütün bu gelişmelere dayanılarak 19.
yüzyılın başında botanikçi Schleiden 1838 ve zoolog Schwann 1839’da ‘‘Bütün canlıların hücrelerden meydana
geldiğini’’ söyleyerek hücre teorisinin ilk temellerini attılar. Daha
sonra hücre teorisi,1858 yılında Rudolf Virchow’un eklediği yeni maddelerde
aşağıdaki şeklini almıştır:
üBütün canlılar bir veya
birçok hücreden meydana gelmiştir.
üHücreler canlıların en
temel yapısal ve fonksiyonel birimidir.
üHücreler kendinden önceki
hücrelerin bölünmesiyle oluşur.
üSitolojideki
son çalışmalar ve yüksek yapılı canlılar dikkate alındığında bu maddelere ek
olarak iki yeni maddenin daha ilave edilmesi öngörülmektedir:
üÇok hücreli canlılar
farklı gruplar altında bir araya gelerek tek bir birim gibi işlenmektedir.
üÇok hücreli canlıların
hücreli bölünme, hareket, kendilerine özgü şekil almak ve gerekli fonksiyonları
gerçekleştirebilmek için birbirlerine veya katı bir yüzeye temas etmek
zorundadır.
Hücre Yapısı ve Çeşitleri
Hücreler,
canlıların en küçük ve fonksiyonel yapı taşı olarak tanımlanmaktadır. Hücre
teorisinde de anlatıldığı gibi bütün canlılar hücrelerden meydana gelir. Fakat
hücreler canlının, yaşadığı ortama ve canlılar alemindeki yerini göre tek
hücreliler ve çok hücreliler olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Tek hücreli
canlılar hayatın devamı için gerekli bütün görevleri kendi başlarına
gerçekleştirirler.Çok hücrelilerde ise bir iş bölümü vardır ve hücreler bu
fonksiyonlarını gerçekleştirmek üzere özelleşmişlerdir.
Hücre şeklinin oluşumunda; yüzey gerilimi,
komşu hücrelerin mekanik etkileri, sitoplazma yoğunluğu, görev ve kalıtsal
faktörler etkilidir. Amip, cıvık mantar ve akyuvarlar gibi bazı hücrelerin
belirli bir şekli yoktur. Bu hücreler şekilden şekle girebilirler. Serbest
halde yaşayan alg, polen ve spor hücreleri küre; birbirine bağlı hücreler
genellikle küp, prizma, silindir veya iki ucu sivri lif şeklinde bulunurlar.
Hücrelerin büyüklükleri çok farklı olup en
küçük hücreler gametler, bakteriler ve parazit tek hücreli canlılardır.Bu
hücrelerin büyüklükleri 0,2-0,5 mikron çapındadır.En büyük hücre ise deve kuşu
ve tavuk yumurtalarının sarı kısmıdır.En uzun hücre ise 1 metre boyunda olan sinir
hücreleridir.
Hücreler yapılarına göre prokaryot ve
ökaryot hücre olmak üzere ikiye ayrılır. Prokaryotik hücre, tek hücreli
canlılarda görülen ve organize bir çekirdeği olmayan hücre tipidir. Prökaryotik
hücrelerde kalıtım materyali sitoplazma içerisine dağılmış durumdadır. Ökaryotik
hücrelerde organize olmuş halde kendi kalıtım materyallerini taşıyan
çekirdekleri vardır.Kalıtım materyali(DNA) olmayan hücre yaşamını belli bir
süre devam ettirse bile bölünüp yeni bir hücre oluşturamaz.
Ökaryotik bir hücre dıştan içe doğru şu
tabakalardan oluşur.